Prof. Kaboğlu: İstanbul Barosu’nu direnen bir kuruma dönüştüreceğiz

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu, 19-20 Ekim tarihlerinde yeni liderini seçecek. 146 yıllık tarihi olan İstanbul Barosu Başkanlığı’na, anayasa profesörü İbrahim Özden Kaboğlu da aday.

Prof. Kaboğlu, “Biz İstanbul Barosu avukatları yıkıma seyirci kalamayız. Fetret periyoduna son vermek için daima birlikte yola çıkalım” dedi ve 24 saat içinde bin 200 imza toplayarak kendisini misyona davet eden Değişim için Avukatlar Grubu’nun davetini kabul etti.

Yaklaşık yarım asırlık anayasa hukuku deneyimi olan Kaboğlu, evvel dönem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışmalarını yürütüyordu.

Gazete Duvar’ın sorularını yanıtlayan Kaboğlu, İstanbul Barosu’nun sahip olduğu potansiyelin, Türkiye’yi etkileyebilecek pozisyonda olduğunu belirtiyor. Kaboğlu, “İstanbul Barosu’nun Türkiye’nin anayasal rejime dönüşü konusunda inisiyatif alabilen, hal koyabilen, direnebilen bir hukuk kurumuna dönüştürebileceğimize olan inançla yola çıktık” diyor.

Prof. Kaboğlu’nun sorularımıza yanıtları şöyle:

Akademik ve siyasi mesleğinizin akabinde 1200 hukukçunun imzasıyla İstanbul Barosu Başkanlığı’na aday oldunuz. Sizi bu fikre ikna eden neydi?

İstanbul Barosu, emsalsiz bir baro. Nicelik olarak da, tarihi olarak da emsalsiz. İki büyük devlet görmüş, 5 anayasa görmüş bir baro. Ben bir anayasacıyım ve İstanbul Barosu üyesiyim. Ancak ben hiçbir vakit klasik bir anayasacı olmadım. Hem fikri manada, hem de eylemsel manada. Bir tıp anayasasızlaştırma süreci yaşıyoruz. Savunma, savdan evvel de var, karardan sonra da. Yani, egemenlik yetkiniz neredeyse orada olabiliyorsunuz. İstanbul Barosu’ndaki bir avukat, Hakkari’de de savunma yapabiliyor.

Barolar, adil yargılanma hakkının sıfırlanmasıyla büsbütün fonksiyonsuz hale geldi. Meğer baronun hem anayasal olarak hem de Avukatlık Kanunu’na nazaran, siyasetçilerin kararlarını anayasal çerçevede almasını talep etmek üzere bir hakkı var. Fakat bakın, İstanbul Barosu, kendi üyesi olan Can Atalay’ın tutukluluğu konusunda seyirci pozisyonunda. Bu tahminen de tarihte bir birincidir.

Selçuk Kozağaçlı, Can Atalay üzere örnekler, avukatlığı tanımlıyor. Zira hem doğayı, hem ekosistemi kurtarabilirsiniz. Evet, şirket avukatı da olabilirsiniz, para da kazanabilirsiniz lakin tooplum avukatı olursanız insan hayatını kurtarırsınız.

40 yıllık anayasa hocalığımın akabinde, bu birikimin ve tecrübemle kitaplarımı güncellemek ve yenilerini hazırlamaktı hedefim. Fakat yapılan davetten sonra, Ankara’nın Türkiye’ye yaymaya çalıştığı keyfilik karşısında İstanbul Barosu’nun seyirci kalamayacağı kanaatine vardım.

Anlattıklarınızdan, yalnızca İstanbul Barosu Başkanlığı’na aday olmadığınızı, baronun daha görünür hale gelmesi üzere bir emelle yola çıktığınızı anlıyorum…

Kuşkusuz İstanbul Barosu avukatları temsil eden bir kurum. Lakin, İstanbul Barosu’nun potansiyelini kullanabilirsek, Türkiye’deki anayasal yıkıma karşı bir hukuk kurumu üzere kullanabilirsek, geçim ıstırabı yaşayan genç avukatların, tutuklanan, savunma hakları kısıtlanan avukatların haklarını da savunabileceğiz. İstanbul Barosu, bir baro olmanın çok daha ötesinde bir potansiyele sahip. Baronun hareketli uğraşının, Türkiye’yi etkileyebilecek bir kapasitesi var.

.

İstanbul Barosu’nu bir direnç merkezi haline getirmek mi istiyorsunuz?

Benim baro başkanlığı koltuğuna oturmak üzere bir amacım olamaz. Bugüne kadar yapageldiklerim ortada. Lakin, demokratik, anayasal, çevresel siyaset yapılsın, yasalar anayasa çerçevesinde uygulansın derken, burada İstanbul Barosu’nun oynayacağı rol emsalsizdir. İstanbul Barosu’nun Türkiye’nin anayasal rejime dönüşü konusunda inisiyatif alabilen, hal koyabilen, direnebilen bir hukuk kurumuna dönüştürebileceğimize olan inançla yola çıktık ve bunu da yapacağımıza inanıyorum.

Baro seçimlerinde çok sayıda kümenin adayları yarışıyor. Sizi hangi kümeler destekliyor?

Tek tek saymam bir haksızlığa sebep olabilir. Çağdaş Avukatlar Grubu’ndan Özgürlükçü Demokrat Avukatlar’a kadar çok geniş bir yelpaze var. Bu yelpazenin içinde Evvel Unsur Grubu’ndan da, İştirakçi Avukatlar’dan da bir çok kişi ve kesim bana dayanak verdiler. Bir hudut çizmek, bizim yola çıkış üslubumuzla uyumluluk göstermez.

24 saatte bin 200 hukukçu imza topladı. Bu türlü bir arayışa karşı seyirci kalamazdım. Bu benim için bir vazife davetiydi. İmzalar, mesleğe yeni başlamış bir avukattan, Devletler Hukuku alanında çalışan bir profesöre kadar çok geniş bir yelpazede toplandı. Değişim İçin Avukatlar, bir çatı oldu. Hukuk yoluyla demokrasi, anayasa yoluyla siyaset için, toplumsal devlet için, insan hakları için, etraf hakları için hukuk tabanında hareket edeceğiz.

(HABER MERKEZİ)